Kimler hatta?
Toplam 10 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 10 Misafir :: 2 Arama motorlarıYok
Sitede bugüne kadar en çok 182 kişi Perş. 15 Ara. 2016 - 15:23 tarihinde online oldu.
Anlamı derin eski deyimler
1 sayfadaki 1 sayfası
Anlamı derin eski deyimler
İsmail detseli
Anlamı derin eski deyimler
27 Eylül 2010Eskilerden gelme öyle güzel sözler öyle anlamlı deyimler var ki söylenişleri üzerinden asırlar geçmiş olmasına karşın yeri ve zamanı geldiğinde söylendi mi, bugünün olaylarına ışık tutuyor… İşte onlardan bir kaçı… Bitini Yiyici: Cimri ve nekes, varyemez insanlar için atalarımız, analarımız “bırak şu cimri, bitini yiyici adamı canım, ne ölüye yarar, ne diriye yarar. Gididen ne köy olur, ne de kasaba sankı gabire ***ürecek onca varlığı” derlerdi.
Zamanın birinde bir cimri adamdan insanlık adına zaruri olan onda da bulunan bir şey istenir. Adam “Ben sırtımda benim kanımla beslenen zararlım olan bitimi bile vermem onu pişirip yerim” demiş. Bu deyimin hikayesi… Ayak Takımı: Konya ağzıyla “Ayak dakımı”… Çalma, çırpma, gasp ve hileli yollardan geçinen topluma ve ailesine hayırsız, zararlı, konuştuğu zaman hayır konuşmaz, özünden, sözünden şer damlayan yani her sözünde yine eski deyimle bir katır ceremesi olan haylaz insanlar için kullanılırdı.. Basit, seviyesiz insanlar için… Ya işte yazının içersinde bir deyim daha çıkıverdi: Katır ceremesi. Katır biliyorsunuz at ve eşeğin çiftleşmesinden meydana gelme bir melez hayvandır. (Köylerde bu hayvana zina derler) hatta bazı yörelerde eşek ile ineğin çiftleştirilerek katır dünyaya getirildiği de söylenir ama ne derece doğrudur bilemem…
Merhum Ömer Nasuhi Bilmen’in İslam İlmihali’nde “eti yenen hayvanlar” bahsinde bu katırdan bahseder. Geçmiş yıllarda katır hakkında bir köşe yazmıştım. Katır bilhassa Anadolu’da dağ ve orman işleri ile uğraşan dağ köylülerinin ahırında bulundurmak için çok heves ettikleri bir hayvandır. Çok güçlü, çok çalışkan hiç yorulduğunu bilmeyen bir yaratıktır. Öte yandan çok inatçı, sahibine dahi günde on defa öldürmek kastı ile saldırmayı planlayan bir melez. Katır inadı da buradan geliyor. Peki, ceremesi nedir? Bir köylü eski zamanlarda katırı ile bağa bahçeye gider. Otlaması için bir kenarda bağlı olan katır bağından salınır, katır da bir başka komşunun tarlasındaki ürünü yer, basalar yani hayrını koymaz… Komşu o katırın yaptığını başkalarından duyar ve adamı heyet odasına çağırır bu mahsulü için ceza ödetir.
Adam yüklü bir ceza ödemiş canı sıkkın gelirken bir başka köylüsü rastlar “ne o ağa pek canın sıkkın gibi” deyince “ne olacak gardaşım sen de benim gibi yüklü bir katır ceremesi ödesen sağını solunu göremezsin” diye karşılık verir adam…
Bu deyim de asırlardır söylene gelir Konyamız’da… Belki Anadolu’nun birçok yerinde de bilinir… Has ekmek, kör memleket: Bundan 50 -60 yıl kadar önce, köylülerin çok telaffuz ettikleri bir deyimdi bu… Ben o yıllarda bu deyimin manasını anlayamadığım için çok merak ederdim. Babam merhuma sordum “baba bu ‘has ekmek kör memleket’ ne demek?” Cevabı da çok manidar idi: “Guzum bizler köylü dakımıyız öyle ileriye geriye uzağa yakına pek aklımız ermez, dövlet idaresine filan. Tarlaya buğdayı ekeriz. Erer, dereriz, sonra harmana çekeriz. Güzün baharın değirmende unu öğütür, has ekmeği yeriz. Ama memlekette olan bitenden pek habarımız olmaz. Sebze ekeriz, soğan patates yetiştiririz kendi yağımızla kavrulur gideriz… Öyle siyasi işlere dövlet böyüklerinin işlerine burnumuzu sokmayız… Onlar bizlerin boyunu aşan işler o işler okumuş adamların işidir” demişti… Haklılardı… Has ekmek yerlerdi… Arpa ekmeği yerlerdi… Kepekli ekmek yerlerdi ama körlerdi… Hem de bakan kör gailesiz her şeyden habersiz sere serpe yaşarlardı. O yıllarda 500 haneli köyde ya 5 evde radyo vardı ya da yoktu. TV yok telefon yok, ama ya şimdi… Has ekmek de kalmadı herkes uyanık oldu ama yine de has ekmek kör memleket deyiminin yerini koruduğunu söyleyebiliriz bazı konularda. Yalın ayak takımı: Bu deyim de lüzumlu lüzumsuz her yere koşan meraklı, ondan ona laf taşıyan yokluklu, geveze, olur olmaz şeylere burnunu sokan üzerine vazife olmayan şeylerle uğraşan adamlara denirdi.
Bunlardan bir kaçı bir araya geldiler mi lüzumsuz ipe sapa yaramaz laflar konuşmalar yaparlar, bir serseri vaziyetiyle daldan dala konan densiz, tutarsız laklakçı köşelerde bol laf üreten ama iş yapmada gözü olamayan, onun bunun ayak işlerinde dolaşan yaş,,,, bedavacılığa adamış olan adamlara Konya ağzıyla “yalın ayak dakımı” denirdi. Baldırı çıplak: Baldırı, dizden yukarı kalçaya kadar olan yerdir. O da içten içdonu dıştan pantolon ile örtülür… İşte içinde donu olmayıp zengin görüntüsü verenlere denir, baldırı çıplak… Bu manalı deyimde çok yerinde kullanılırdı. Adamın bir şeyi yok, kalender (fakir, yokluklu) ama ukalalık taslar, her şeyi ben bilirim havasındadır. İnsanların pek muteber saymadığı, halk arasında söylenegelen bir sözün gereği oturdu mu bir dönüm tarlayı tersler (gübreler) maddi gücünün yetmeyeceği şeylere basitçe sahip olabileceğini ima eden konuşmalar yapar.
Burnu havada olan ama halkın komşuların durumunu iyi bildiği ayağında iç donu dahi olmayan, konuşma arasında ondan söz edildi mi “gaç canım şonu mu söylersiniz para narasın onda, baldırı çıplak gidinin teki o yahu” deyiverirler… Ardından da, “O gidi hesotluğundan (fesat) her şeye saldırır. Burak şunu lafını bile etmeyin” deyiverirlerdi. Boş torbayla at tutulmaz: Bu sözü de çok kullanırdı atalarımız… Bu söz bilhassa Anadolu dağ yörelerinde çok geçerli idi. Bir insan bir mala eşyaya sahip olmak ister veya hanım almak ister ama buna sahip olabilmek için maddi gücü yani parası veya malı yoktur. Ama çok heveslidir. İşte etrafındakiler ona bu deyimle karşılık verirdi. “Para yok pul yok mal yok melal yok eee boş torbayla at tutulmaz değil mi?” Ve “Torbada saman ister arpa ister yoksa istediğin elden gider.” Bu haftalık da bu kadar… Selam ile…
http://www.ismaildetseli.com
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz